Zaman, sular seller gibi akıp geçmiş ve sene 2100 olmuştur. MMO oyunları artık, hepimizin hayalindeki gibi kafamıza geçirdiğimiz bir alet sayesinde oynanmaktadır ve oyunlar artık neredeyse hayatın kendisi kadar gerçekçi hale gelmiştir. İşte hikâyemizin kahramanı, çiçeği burnunda bir üniversite öğrencisi olan, 19 yaşındaki Feng Lan; tam da yaz tatilinden sıkılmışken(milletteki memnuniyetsizliğe bakar mısınız!) elinde, yeni çıkmış bir MMO olan İkinci Hayat oyunuyla ikiz kardeşi çıkagelir. Kardeşinin, kızların bu tarz oyunlarda ne kadar beceriksiz(kardeşi söylüyor, benim öyle bir iddiam, tabii ki, yok) olduğuyla dalga geçmesine sinirlenen Feng Lan, ona yanıldığını ispatlamak için oyuna başlamaya karar verir. Kararı verir; ama kardeşine her şeyi yardım almadan yaptığını ispatlayabilmek için, karakterini de bir erkek olarak oluşturur. Ve bu erkek öyle yüzüne bakmaya doyulamayan bir erkek olur ki, oyundaki bütün kızların kalbini çalar, bütün erkeklerin de kafalarını önlerine eğmesine neden olur. İşte şimdi, başkahramanımız Prens, sadık; ama bir o kadar da baş belası yoldaşı Lolidragon ve sayısız maceraları sırasında edindikleri tuhaf ama eğlenceli yol arkadaşları, İkinci Hayatın ilk efsanesini, Prens’in efsanesini, yazmaya hazırlanıyor.
